27 Aralık 2016 Salı

Yorgun Kelimeler Anlatıyor


Sen hiç bir zaman bilmedin, bilmeyeceksin de içimde kopan fırtınaları, denizimdeki dalgaları, sahilim kumdan mı yoksa çakıldan mı? Sen hiç bana kulaç attın mı ki? Yüzmekten korktun hep, yüzmeyi severdin oysa ki... Ne desem ne kadar anlatsam olmaz, yetmez, yetmeyecek de. Yazınca rahatlarım sanıyordum hep ve oluyordu da, ilk kez yazmak bile ümit vermiyor bana.

20 Aralık 2016 Salı

İçindeki Buzu Eritmek

 
İçindeki buzu erit, çünkü donuyorsun, donduruyorsun. Kime bu nefretin, kime bu öfken? Neye kızdın bu kadar? Hayat senden neleri aldı da taşa döndün? Herkes düşmanın mı senin? İnsanları sevmek bu kadar zor mu? Hır gür içinde mi yaşamak istersin yoksa her yerde açsın mı sevgi çiçekleri?

18 Aralık 2016 Pazar

The Lonely Cat In Crowd


It had been raining all day long. In the morning, it was raining heavily then it calmed down in the evening. I was outside after getting wet enough, I thought that it was time to get on a bus and go home. I put my earphones on and started dreaming about anything which comes to my mind first.

6 Aralık 2016 Salı

Ghost-like People

     

         You are here but only physically. You don't round your arms around me, I don't feel your presence here. I don't feel your affection, it does not warm my heart. It's like you are just a fume, if I blow up, you are going to disappear forever. Not only you, even those I trust and love. They all got the same, you're all ghost-like nowadays. But why? I can perfectly feel the long path between our hearts, the dim light in your mind, and there is a curtain between you and me, so rough that I cannot easily pull it aside.

"İsimsiz Şiir"

~~~
Çok güzelsin çocuk
Gözlerin bir yıldız kadar ışıl ışıl
Yüreğin tüm dünyayı saracak bir sevgi topu
Ellerin bir filiz kadar narin, saf ve temiz
Kök salacak toprak arıyorsun
Ben toprağım, bana gel!

18 Kasım 2016 Cuma

Az!


Mevsimlerden sonbahar içimde yaz,
Dışarda fırtınalar kopuyor,
Yapraklar ağaçları terk ediyor.
Mavi gökyüzü siyaha çalıyor,
Bulutlar yağmurun habercisi,
Ne kadar desem de az!

28 Ekim 2016 Cuma

Yazma Süreci ve Yazmak


Bazen bir yazmak geliyor bana ki hem de ne yazmak. Yazarak kaybolmak istiyorum düşüncelerimin içinde. Ne kadar sürer, konu nereye gider bilmeden yazmak. Olduğu gibi, geldiği gibi, elimden kaleme döküldüğü gibi plansız. Öylece yazmak... Bir de kanıma işledi şu devrik cümleler. Kurallı ve düz anlatımlar tat vermez oldu. Kimileri devrik cümlenin yarattığı etkiden habersiz, bana yazılarında çok devrik cümle var diyor. Ah bilmiyorlar ki bilerek yapıyorum, inanmıyorlar ki. Bir şeylerin arkasına sığındığımı, eleştiri kabul etmediğimi sanıyorlar, halbuki yanılıyorlar. Benim devrik cümlelerin büyüsüne kapılmış olmam asıl neden!

18 Ekim 2016 Salı

Hayat Örgüsü


Her şeyi bir örgü gibi ilmek ilmek işliyorum. Örgü benim hayatım, renkler yaşanmışlıklarım. O yüzden her renk olmalı örgümde, yeri gelecek bir kaç sıra dümdüz siyah işleyeceğim, yeri gelecek bir kaç sıra maviye yer vereceğim, bazen kırmızı dokunuşlar yapacağım araya, belki bazen sarı ama hiç bir rengi yumak bitene dek kullanmayacağım.

15 Ekim 2016 Cumartesi

Yolun Sonundaki Işık

uzun yol ile ilgili görsel sonucu

Bir ışık, keskin bir ışık, göz alıcı... Uzakta şuan çok uzakta, yaklaşmak istiyorum, ne var orada bir bakmak istiyorum. Yalnız yolum uzun, ışık şuan sadece küçük bir nokta. Yola koyuluyorum, adımlarım sağlam ilerliyorum. Yolda pürüz yok, çakıl taşları yok, yavaş yavaş yürüyorum. Yürüdükçe kalp atışlarım hızlanıyor, yoruluyorum, bazen nefes alamıyorum ama hiç durmuyorum. Durmaya zaman yok, durup dinlenecek kadar sabırlı değilim. Ne kadar yol kat etsem de sanki olduğum yerde sayıyor gibiyim. Ne manzara değişiyor ne de yol. Ara ara ışık bana göz kırpıyor. Sanırım yaklaşıyorum, önceden ondaki bu anlık değişimi fark etmemiştim ama şimdi görebiliyorum. Nereden çıktı bu ışık şimdi?

10 Eylül 2016 Cumartesi

İlkokul ve Öz güven


Sizce hayatınızın en önemli kısmı hangisi? İlkokul öz güveninizi etkiler mi? Akran zorbalığının ileri dönemdeki etkileri nelerdir? Öğretmenin öz güven oluşumuna katkısı nedir? (Öz güven, evet ayrı yazılıyor, buradan kontrol edebilirsiniz.) Bugün sizlerle bunları konuşmak istiyorum. Öğrendiğim kadar anlatmak, fark ettiğim kadar fark ettirmek istiyorum. Öncelikle ilkokul deyince aklınıza neler geliyor?

Macaristan'da Erasmus: Budapeşte

Ünlü Macar Parlamentosu (Foto bana aittir.)

       Geçen yıl tamda bu zamanlarda Macaristan'da Budapeşte'yi keşfetmekle meşguldum. Oraya üniversite öğrencileri arasında popüler olan Erasmus yeni adıyla Erasmus+ öğrenci değişim programı ile gittim. Gitmeden önce benimde tabi herkes gibi aklımda bazı sorular vardı. Erasmus+ size pek çok ülkede öğrenim görebilme imkanı sağlıyor. İsviçre, Almanya, Hollanda, Fransa, İspanya, Avusturya, Macaristan, Letonya, Polonya... Genellikle Avrupa'daki şehirler arasından ucuzluğu ve sunduğu imkanlar bakımından Polonya öğrencilerin gözdesi olmuş durumda. Avrupa'daki diğer ülkelere ucuz ve rahat ulaşım imkanı sağlıyor, bu yüzden de bir çok öğrencinin ilk tercihi arasında bulunuyor.

2 Eylül 2016 Cuma

The Unknown


All the ways lead to you
I, I cannot escape
Turning my face to you
I, I cannot handle
Turning back
And going back
But you don't let me
You stand up there
Every morning, the same place

1 Eylül 2016 Perşembe

Bir Şeyi İçselleştirmeye Çalışırken Ötekileştirmek


Uzun bir zamandan beri sosyal medyada bazı fotoğraflar dikkatimi çekiyor bilmem sizin de öyle mi? Bunlar genellikle aynı tarz fotoğraflar, amaçları güzel ama kullandıkları yol yanlış. Peki ne gibi fotoğraflar bunlar? Mesela son zamanlarda sosyal medyada çok sık paylaşılan bir fotoğraf var, ünlü bir şarkıcı ve down sendromlu minik tatlı oğlu... Belki bir çoğunuz bu fotoğrafı anımsadı. Bunda ne gibi bir yanlışlık var ki diyebilirsiniz ama ben bu fotoğrafın bu şekilde paylaşılmasını doğru bulmuyorum. 

22 Ağustos 2016 Pazartesi

Teşekkür


Üzülerek söylemeliyim ki çok az teşekkür ediyoruz, hatta bazen teşekkür etmeye gerek bile duymuyoruz. Bilmiyorum hiç başınıza geldi mi ama bu aralar ben aynı olayı bir kaç kez yaşadım ve en sonunda da edemedim, buradan sizinle paylaşmaya karar verdim. Öncelikle ilk iki olay aynı gün içerisinde ve az çok beş dakika arayla meydana geldi.

19 Ağustos 2016 Cuma

Düşün ki bir çocuksun...


Düşün ki bir çocuksun. Babanla dışarıdasın. Belki de ilk kez seni iş yerine götürüyor, heyecanlısın. Babanın elini sıkı sıkı tutmuşsun, olacaklardan haberin var gibi...

Bir selam, bir gülümseme


Günlerden bir gün çarşıdan eve dönüyorum. Arka sokağı bizim sokağa bağlayan dönemeci döndüm. Bir baktım ki biraz uzakta arka mahallede oturan bir komşu. Aramızdaki mesafe gittikçe kısalıyor. Uzaktan beni fark etti, eminim.

16 Mayıs 2016 Pazartesi

İki Ağacın Aşkı

     

Ben çorak bir araziydim, yıllar boyu yalnız başımaydım. Biraz ileride kocaman heybetli bir dağ vardı. Kış gelir dağı kara doyururdu, yaz gelir tepedeki karlar tahtını korurdu. Yazın, çimenliklerimde rengarenk açan çiçekler olurdu eskiden, çok eskiden. Sonbahar olur, her yerim sarıya boyanırdı ama yıllardır kuraklık peşimi bırakmamıştı. Ben de umudumu kesmedim hiç, eskisi gibi yeşilleneceğim günleri bekledim. Önümde uzun ince bir yol vardı, gelip geçen arabaları uzaktan görürdüm. Arabada kimler var, nereye giderler, nereden gelirler merak ederdim. Onlara göre ben, sıradan bir araziden farksızdım. Gel zaman, git zaman yıllar yılları kovaladı. Mevsimlerden kış oldu. Günlerdir hava bulutlu, sürekli kar yağıyordu. Yanı başımdaki heybetli dağ beyazlar içinde  gözüme daha büyük görünüyordu. Yükü ağırdı ve bence o da günlerdir üzerinde duran karları taşımaktan yorgundu. Dört-beş gün boyunca aralıksız kar yağdı. Sonra bir ara güneş açtı, hava ısındı, karlar eridi, eriyen karlar dağdan bana doğru geldi ve benim üzerimdeki karları da eritti. Uzun yıllardan sonra suya doyduğumu hissediyordum yeniden. Hava yavaş yavaş ısınıyordu. Bahar geliyordu, acaba bu kez her yanım çiçek açacak mıydı diye düşünürken bayram sabahına uyanan bir çocuk gibi heyecanlıydım. Yeşermeye başladım yavaştan, papatyalar açtım. Arılar geldi ziyaretime ama bir insanoğlu durup da bakmadı bana. Arabalar geçip gitti yanımdan. Gözüm uzaklara daldı, dağın arkasından güne veda eden kocaman turuncu güneşi izlerken ileride iki tane toy fidan gördüm. Onları ilk kez görüyordum. İkisinin arasında nereden baksan bir metre bile yoktu. Hava karardı, yıldızlar gökyüzünü kapladı, cırcır böcekleri canlandı ve uzaktaki arabalar vızıldarken doğa uykuya daldı. 


24 Nisan 2016 Pazar

Kulaklarımdaki Dünya


Çok sıcak bir yaz günüydü, bacaklarım titriyordu. Hemen bir yere oturmalıyım dedim kendi kendime. Deniz kenarına yakın bir yerde bir bank buldum, başımı yukarı kaldırdım, bir süreliğine gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. İlk kez ciğerlerime dolan oksijeni, temiz havayı hissettim. 
Ferahladım. Bir kaç kere tekrarladıktan sonra, denizin üstündeki martıların sesini duydum. Ağaçta, hemen başımın üzerindeki kuşların cıvıltısını  duydum, huzurlu bir şekilde şarkı söylüyorlardı. Denizdeki dalganın sesini duydum. Biraz yosun kokusuyla güneyden gelen rüzgarı hissettim. Güneş tenimi yaktı ama aldırış etmedim. Anın tadını çıkardım.

20 Nisan 2016 Çarşamba

The World In My Ears


      A very very hot day in summer, I was trembling on my feet. I should have found a seat, I talked to myself. I've got a bench near the seashore, I've upraised my head to the sky, and closed my eyes for a while, breathed deeply. For the first time, I could feel the oxygen, the fresh air filling my lungs. I felt refreshed. After repeating a few times, I heard seagulls up to the sea. I heard the birds up to my head on the tree, they were singing peacefully.  I could hear the washes of the sea. I could feel the warm wind coming from the south with some algae smell. The sun burned my skin, but I didn't mind. I enjoyed the moment.

9 Mart 2016 Çarşamba

Çocuklara Güven Aşılamak



Her zaman gözlem yapmayı seven biri olduğumdan, çevremde gördüğüm farklılıkları ince eler, sık dokurum. Farklılıkların farkına varmak isterim. Yine böyle zamanların birinde, çocukları olan bir aile dikkatimi çekti. Turistler belli, çocuk farklı bir ülkede yani dilini bilmediği bir ülkede ama kendisini anne-babasına bağımlı hissetmiyor. Çocuk (muhtemelen 8-9 yaşlarında) tek başına gitti, hamburgerini aldı, kasada ödemesini yaptı, yiyeceğini aldı ve yemeye başladı. Ee bunda ne tuhaflık var diyebilirsiniz, bence de yok, normal olan bu, fakat bir düşünün bakalım bizim çocuklardan kaç tanesini annesi babası olmadan alışverişini yapar? Mutlaka sizi çekiştire çekiştire kasaya götürürdü. Hatta biri ona soru sorduğunda ceketinizin arkasına saklanıp utanırdı. Bizimkiler kendini rahatça ifade edemiyor, ya da en azından ben bu sayının oldukça az olduğunu düşünüyorum. Bizim çocuklar biraz utangaç, biraz ürkek yetişiyor. Bu konuda tabii ki bizim "katkımız" da büyük. Nasıl mı?