
Bir trenin düdüğü çalıyor uzun uzun,
Uzak diyarlara ben geliyorum dercesine,
Karşıdaki dağların karları bizi selamlıyor,
Oysa burada güneş yüzümü yakıyor,
Manzara sık sık değişiyor,
Kimi tepelerin ardında evlerin ışıkları yanıyor,
Ağaçlar ufacık bir rüzgarda sallanıyor,
Bacalarından duman tüten evlerde kim bilir kimler yaşıyor,
Koyu bir sohbet öncesi soba üzerinde çay kaynıyor,
Biz ise bu koca kalabalık içinde yalnızız...
