Gariptos

Upuzun gövdeleri ve uzun ince yapraklarıyla garipti gariptoslar. Hem bir aradaydılar hem de yalnızdılar, dalları birbirine girmişti ama gövdeleri birbirine uzaktı. Ağacın altına gidip kafamı kaldırdığım zaman başım dönerdi, çok uzun ve heybetliydiler. Hafiften bir rüzgar eserdi de saçlarım gözümün önüne gelirdi, küçücük bir kızdım belki de en fazla beş yaşındaydım. Gözümün önüne gelen saçları kulağımın arkasına koymakla uğraşırdım.
Her seferinde elimi çektiğim anda kulağımın arkasından sızan saçların yüzüme gelmesinden bıkardım, ben pes edince onlar özgürlüğüne kavuşurdu. Rüzgarın etkisiyle dallar iyice birbirine girer, bir insan parmağı kadar ince bir o kadar da uzun yaprakların birbirine karışınca çıkardığı hışırtıyı dinlerdim. Rüzgarın sesi yoktu ama onlar rüzgara ses olurdu. Rüzgar artınca hışırtı biraz korkunç bir hal alırdı, koşar adımlarla eve giderdim. Bazen de bu hışırtı bütün gece devam ederdi. Rüzgarın şiddetini ölçmek için ağacın yapraklarını dinlemeye odaklanırdım. Belli bir zamandan sonra ninni gibi gelen bu ses bana güzel rüyaların başlangıcı olan uykulara dalmam konusunda yardımcı olurdu. Şuan size bu satırları yazarken o sesi duyabiliyorum, dalların sağa sola doğru eğilişlerini, yaprakların birbirine karıştığını görebiliyorum. Siz de görebiliyor musunuz? :)

----

Gariptosa gelince bunlar bildiğimiz okaliptüs ama Mersin'de ve buranın köylerinde kime sorsanız adı gariptostur, gariptos ne deseniz herkes iyi bilir ama okaliptüs desen, çoğu kişi bilmez. Tıpkı benim gibi, gariptos dedikleri o ağacın okaliptüs olduğunu bilmezler. Okaliptüse neden gariptos denildiğine gelirsek tam olarak bilmiyorum ama bir teorim var ve doğruluğuna inanmaktayım. Bir kaç kez art arda ve hızlı​ca okaliptüs derseniz bunun önce son kısmının değişip tus sonra tos daha sonra da değişimin sondan başa doğru bu yönde devam ettiğini düşünüyorum.

Okaliptüs - okaliptüs - okaliptus - okaliptos - galiptos - gariptos