Burnunun ucuna hafif yosun kokusu geliyordu, uykusunun arasında buna çok dikkat etmedi, denizden gelen esintiyle koku odayı sardı. Yavaştan havalanan perde önce ayak uçlarını bir iki gıdıkladı, sonra hoyrat rüzgarla beraber şakırdayarak kükremeye başladı. Sabah sabah böyle uyanmak, özellikle her esintide perdenin yüzünü kızgın kızgın okşaması onu çileden çıkartmaya yetmişti. Gözünü açtı, keskin güneş arkasındaki duvarı aydınlatıyordu. Yattığı yerden gökyüzüne baktı, masmaviydi. Tek bir bulut yoktu. Uyanmak vakti dedi içinden istemeyerek, kalktı, elini, yüzünü yıkadı. Balkona çıktı ve yosun kokusunu içine çekti, karşıdaki denize baktı. "Çok güzel!" dedi. "Çok güzel!". Bir ekmeğin arasına bir iki dilim kaşar, biraz da domates koydu ve ayaküstü atıştırdı. Hemen spor bir şeyler giyip çıktı. Kapıyı kilitlerken çantasında kalem, kağıt olmadığını gördü ve giydiği ayakkabıları çıkarmak zorunda kaldı. Odasına geri döndü, bir iki el hareketiyle eşyalarının arasına duran defterini buldu, kalem de deftere takılıydı. Çantasına attı, kapıya koştu.
Deniz kenarında herkesten uzak, tek başına olabileceği bir yere geçti. Hava güneşliydi ama rüzgar sert esiyordu, hafif bir ürpertiyle kot ceketine sarıldı. Kalemini kağıdını çıkardı. İlerde, sahilin öbür ucunda gezen bir aile dikkatini çekti. Yürümeyi yeni öğrenen bir çocuğa babasının nasıl tezahürat yaptığını annesinin de o anı nasıl heyecanla videoya çektiğini gördü. Mutlu görünüyorlardı. Onları resmetmeye karar verdi. Sağındaki mavi denizin onu çepeçevre saran mavi gökyüzüyle buluşmasını, solundaki çimenlerin rüzgarda dalga dalga bir o yana bir bu yana gidip gelmesini izledi kısa bir süre. "Güzel, çok güzel!" Bir saatlik süre sonunda, aile oradan çoktan ayrılmış olsa da, hafızasına kaydettiği anı başarıyla resmetmişti. Harika bir kara kalem çalışması olmuştu, mutluydu. Defteri aileyi hayal ettiği yere doğru tuttu ve bir anda baktığı görüntü hareketlendi adeta, kırmızı montlu ufaklık ona doğru koşuyordu, defteri yüreğine bastırdı, gözlerini kısa bir süreliğine kapattı. Akan gözyaşını sildi. Eşyalarını toparladı. Sahilde kısa bir gezintiden sonra Eylül ayının tadını çıkartarak yollarda aylak aylak gezmeye başladı. Dün yağmur yağmıştı, ilk sonbahar yağmuruydu. Yerde gördüğü ufak arkadaşına eğilerek selam verdi. Nereye gideceğini merakla izledi, cebindeki telefonu çıkarıp ağır ağır yol alan sümüklü böceği çekti. Antenlerinin üzerindeki minicik gözlerine baktı, sanki bunu algılayabilirmişçesine el salladı ve ayağa kalktı. Derin derin nefes alıyordu, her seferinde ciğerlerine dolan temiz havayı iliklerine kadar hissetti, beyni açıldı, ruhu temizlendi, ilk kez yaşadığını bu denli hissetti ve tekrarladı: Yaşamak ne güzel, ne güzel şey yaşamak!
Gerçekten güzel; özellikle betimlemeler..Kafamda canlandırabildim yani:)
YanıtlaSilTeşekkürler Harun :)
Sil